Son dönemlerde medyada sıkça karşılaşılan kadına şiddet olaylarının bir yenisi, bu defa bir erkeğin şiddetinin hedefi oldu. Ülkemizde "Senin yerin mutfak" söylemi ile özdeşleşmiş olan anlayışa karşı bir tepkiden doğan bu olay, hem toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarını alevlendirdi hem de bir faciaya yol açtı. Yozgat’ta gerçekleşen bu üzücü olay, genç bir adamın, sözleri ile tartışmalara sebep olan bir söylemi bizzat gerçekleştirmesi üzerine meydana geldi.
Yozgat'ta 24 yaşındaki A.C., kız arkadaşıyla mutfak tartışması yaparak, kadınların ev içerisindeki rollerine dair yerleşik bir düşünceyi öne sürdü. "Senin yerin mutfak" ifadeleriyle başlayan diyalog, maalesef ki şiddetle sonuçlandı. Görünüşte basit bir tartışma olarak başlayan bu olay, A.C.'nin kız arkadaşının zıt yanıtlarına rağmen ısrarla ev içindeki geleneksel rolleri savunmasıyla daha da büyüdü. A.C., bu söylemleriyle kız arkadaşını aşağılamakla kalmamış, aynı zamanda onun motosiklet kullanımı ve kişisel özgürlüklerine de müdahale etmeye çalıştı.
Bu tartışmanın devamında A.C., sinirlerine hakim olamayarak evden aldığı benzinle genç kadının üzerine dökerek, ardında kalan zorlayıcı ve korkutucu bir kararla onu ateşe vermiştir. Olayın ardından A.C. kaçarken, çevredeki komşuların ve diğer passer-bylerin yardımlarıyla genç kadın hemen hastaneye kaldırıldı ve durumunun kritik olduğu öğrenildi. Olay yerinde yaşanan şok edici anlar, sağlık ekiplerinin zamanında müdahalesi sayesinde, kadın kurtarıldı ancak hayati tehlikesinin devam ettiği bildirildi.
Bu olay Türkiye'de uzun süredir devam eden, toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarının bir yansıması. Kadınların toplumdaki yeri konusunda farkındalık yaratmak adına atılan adımların yanı sıra, erkeklerin de duyarlılık geliştirmesi ve toplumsal beklentilere meydan okumaları gerekmektedir. "Senin yerin mutfak" söylemi, sadece bir cümle olmayıp, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın ve şiddetin simgelerinden biri haline gelmiştir.
Bunun yanı sıra, eğitimsizlik ve cinsiyet temelli iktidar mücadeleleri, genç bireyler arasında saygı ve eşitlik anlayışının yerleşmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, aile yapılarının baştan gözden geçirilmesi ve cinsiyet eşitliği üzerine verilecek eğitimlerin arttırılması oldukça önemli hale gelmiştir. Olayın ardından, A.C. hakkında açılan soruşturma süreci de dikkat çekiyor. Genç adamın, toplumda meydana getirdiği bu derin yarayı anlaması ve yanlışlarının farkına varması için gereken eğitim ve rehabilitasyon sürecinin yaşamsal önem taşıdığı ifade ediliyor.
Benzer olayların bir daha yaşanmaması amacıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği kampanyalarına ve farkındalık projelerine artış gösterme çağrısı yapılıyor. Kadınların, evin dışındaki rollerinin ve toplumdaki konumlarının tanınması gerekmekte, bunun yanında erkeklerin de bu süreçte aktif rol alması sağlanmalı. Yalnızca şiddet vakalarında değil, toplumun her kesiminde eşitlik yanlısı bir davranış biçiminin sergilenmesi, gelecek nesiller için büyük bir örnek oluşturacaktır.
Sonuç olarak, Yozgat’ta yaşanan bu şok edici olay, sadece bir cinayet teşebbüsü değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün ne derece acil olduğunu gözler önüne serdi. Gerekli reformlar ve eğitim çalışmaları ile bu tür olayların önüne geçilmesi için herkes üzerine düşeni yapmalı; kadına karşı olan ön yargılara karşı gelinmelidir. Bu doğrultuda hem erkeklerin hem de kadınların, toplumda eşit bir yer edinmesi gerekliliği olduğu unutulmamalıdır.