İstanbul’un büyüyen metropol yaşamı, çeşitli doğa olayları ve ekosistem değişiklikleri ile iç içe geçtikçe, şehirdeki vahşi yaşam da gözlemlenebilir hale geliyor. Ancak son günlerde, İstanbul'un belirli bölgelerinde ortaya çıkan 2,5 metreye kadar uzanan yılanlar, özellikle mahallelerde yaşayanlar için endişe verici bir durum yaratıyor. Bu durum, sadece bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda yerel ekosistemi de tehdit ediyor. Bu yazımızda, yılanların ortaya çıkış nedenleri, bu canlıların ekosistem üzerindeki etkileri ve bu duruma karşı nasıl bir yaklaşım sergilememiz gerektiği konularına değineceğiz.
Bölgedeki yılanların varlığı özellikle İstanbul’un bazı ilçelerinde yoğunlaşmış durumda. Beykoz, Şile ve Sarıyer ilçeleri, bu uzun yılanların en fazla görüldüğü yerler arasında yer alıyor. Bu yılanların genellikle ormanlık ve su kenarı gibi doğal alanlarda yaşamayı tercih ettiği biliniyor. Ancak şehirleşme ile birlikte yollar, konutlar ve sanayi bölgelerinin artması, bu canlıların yaşam alanlarını daraltmış durumda. Doğa, kendini koruma içgüdüsüyle yılanların yeni yaşam alanları aramasına sebep oldu; böylelikle insanlar ile karşılaşmaları kaçınılmaz hale geldi.
Görülen bu uzun yılanlar, çoğu kişi için korkutucu bir görüntü oluşturabilir. Ancak, unutmamak gerekir ki, yılanlar genellikle insanlarla karşılaşmak istemez. İnsanlara saldırma eğilimleri yoktur ve genellikle savunma amaçlı hareket ederler. Ortalama 2,5 metre uzunluğa ulaşan bu yılanlar, genelde beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için fare, kuş ve diğer küçük hayvanları avlayarak geçimlerini sağlarlar. Bu bağlamda, yılanların doğadaki rolü ve ekosistemi dengeleme işlevi büyük önem taşır. Eğer bir yılan ile karşılaşsanız, en iyi yaklaşım onu rahatsız etmemek ve bulunduğu yerden uzaklaştırmak olacaktır. Yılanı öldürmek, ekosistemi bozmanın yanı sıra, bölgedeki doğal dengeyi de olumsuz etkileyebilir.
Yılanların öldürülmesi, birçok açıdan yanlış bir tercih olarak değerlendirilmektedir. Öncelikle, bu canlıların tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına neden olabilir. İkincisi, yılanların öldürülmesi, yırtıcıların ve avcıların popülasyon dengelerini de sarstığı için ekosistem dengesini bozma riski taşır. Dolayısıyla, bu hayvanların yaşamlarına saygı göstermek ve doğal yaşam alanlarına geri dönmeleri için onlara yardımcı olmak en akıllı yoldur.
Sonuç olarak, İstanbul’un birçok bölgesinde artış gösteren yılan sayıları, insanların korku ve endişe duymasına neden olabilir. Ancak dikkatli bir yaklaşım ile yılanlar hem insanların hem de doğanın sağlığı için korunabilir. Doğa ile insan arasındaki bu dengeyi sağlamak için, toplumsal farkındalığın artırılması ve bilgilendirici çalışmaların yapılması büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda, halkı bilinçlendirmek ve yılanlarla karşılaşılması durumunda nasıl davranılması gerektiği hakkında eğitimler vermek gerekiyor. Unutmayın, yılanlar doğanın bir parçasıdır ve onlara karşı duyacağımız saygı, hem bizim hem de doğal yaşamın sürdürülebilirliği açısından kritik bir rol oynamaktadır.